"İklim krizi giderek daha fazla hissediliyor"

-
Aa
+
a
a
a

İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu, dünyadan iklim ve ekoloji haberlerini derlerken, yaşanan gelişmelerin iklim mücadelesinde ciddi olarak bir geriye gidişi işaret ettiğini ifade ediyor.

""
"İklim krizi giderek daha fazla hissediliyor"
 

"İklim krizi giderek daha fazla hissediliyor"

podcast servisi: iTunes / RSS

Bugün de iklim krizi ile ilgili haberlerimle buradayım. İlk haberimle başlamak istiyorum hemen.



Geçtiğimiz hafta sonu, aralarında Greta Thunberg’in de bulunduğu büyük bir grup aktivist, dünyanın en büyük tarım-gıda şirketlerinden biri olan Cargill’i bloke etti. Protestoda yer alan iklim adaleti aktivisti Dylan Milton ile kısaca konuşabildim; “Önümüzde uzun bir yol olsa da gıdamız üzerindeki gücü geri almak, gerçekten umut verici. Biz, çiftçilere saygı duyan, herkes için sağlıklı gıda sağlayan ve gezegene zarar vermeyen bir gıda sistemi istiyoruz!” diyordu.

Cumartesi günü, Code Rood yani Kod Kırmızı adlı örgüte bağlı yüzlerce iklim aktivisti, tarım sektöründeki faaliyetlerini protesto etmek için Gent Limanı'nda bulunan Cargill’in girişini kapattı. Brezilya’dan da tedarik edilen gıda ve tarım ürünlerinin önde gelen üreticilerinden biri olan Cargill, uzun süredir eleştirilerin hedefinde. 

Organizatörlere göre, eyleme 600 kişi katılırken, polis bu sayıyı 400 olarak açıkladı. Gün boyunca süren protestolarda polis, 100 aktivisti gözaltına aldı. Cargill, protestocuları vandalizmle suçlarken, yetkililer bazı kamyonların ön camlarının zarar gördüğünü bildirdi.

Code Rood’un sözcülerinden birinin verdiği demeçte, “Aktivistlerin arasında çiftçiler de var. İlk kez çiftçiler ve iklim aktivistleri güçlerini birleştiriyor,” dedi. Grup, çiftçilerle dayanışma içinde olduklarını vurgularken, bir diğer sözcü ise, “Bu endüstri; çiftçilerin, tüketicilerin ve iklimin pahasına büyük kârlar elde ediyor,” diyerek mevcut sistemi eleştirdi.



İklim adaleti için Avrupa’da peş peşe bir çok protesto gerçekleşiyor. Bu sırada da iklim krizi beklemiyor, etkilerini her yerde görüyoruz. 

Antarktika’da buzulların erimesi, okyanusa tatlı ve soğuk su salarken, yeni bir araştırma ise bu durumun Dünya’nın en güçlü okyanus akıntısı olan Antarktika Meridiyenel Akıntısını yavaşlatabileceğine dikkat çekiyor. Yüksek oranlardaki emisyon senaryosuna göre, bu akıntı 2050 yılına kadar %20 oranında yavaşlayarak, buzların daha hızlı erimesine yol açabilecek.

Avustralya merkezli yeni bir araştırmanın bulguları, gelecekte yaşanabilecek yüksek seviyelerdeki emisyon senaryosunda, Dünya’nın en güçlü okyanus akıntısının 2050 yılına kadar %20 oranında yavaşlayabilme olasılığını ortaya koydu. Üstelik böylesi bir senaryoda yavaşlayan akıntı, Antarktika’daki buz tabakalarının daha hızlı erimesine ve deniz seviyelerinin yükselmesine neden olabilecek.

Antarktika Meridiyenel Akıntısı, Atlas Okyanusu, Pasifik Okyanusu ve Hint Okyanusu’nu birbirine bağlayan, Körfez Akıntısından dört kat daha güçlü olan saat yönünde bir akıntı olarak iklim sistemi üzerinde önemli bir rol oynuyor. Bu akıntı, okyanuslarda ısı ve karbondioksit salımını etkileyerek daha sıcak suların Antarktika’ya ulaşmasını engelliyor.

Canberra’daki Access Ulusal Araştırma Altyapısı'nda Avustralya’nın en hızlı süper bilgisayarı ve iklim simülatörü olan Gadi’yi kullanarak yapılan araştırmada uzmanlar, sıcaklık değişimi, buz erimesi ve rüzgar koşullarının Antarktika Meridiyenel Akıntısı üzerindeki etkilerini analiz etmek için iklim modelleri kullandılar.

Sonuçlar ise, 'Güney Okyanusu dinamiklerinde önemli bir yeniden yapılanma' gerçekleştiğini ve bunun 'küresel iklim düzenleri, okyanus ısısı dağılımı ve deniz ekosistemleri üzerinde geniş kapsamlı etkiler' yaratacağını öne sürdü.

Araştırmanın yazarlarından biri olan Melbourne Üniversitesi’nden Doç. Dr. Bishakhdatta Gayen, bu sonucu 'gerçekten endişe verici' olarak nitelendirdi. Gayen, Antarktika buzunun erimesiyle okyanusa salınan soğuk, tatlı suyun battığını ve Ekvatora doğru yayıldığını açıkladı. Bu tatlı su akışı, okyanustaki yoğunluk farklılıklarını değiştirdi. Bu durum da hareketin temel itici gücünde yavaşlamaya yol açtı. Okyanusun son derece karmaşık ve hassas bir dengeye sahip olduğunu ifade eden Gayen, şunları söyledi, “Eğer bu ‘akıntı motoru’ bozulursa, bunun ciddi sonuçları olabilir. Bu sonuçlar, belirli bölgelerde daha büyük iklim değişkenliği, daha aşırı hava koşulları ve okyanusun karbon yutağı olarak işlev görme kapasitesinin azalması nedeniyle hızlanan küresel ısınma gibi durumları içerebilir.”

Araştırmanın ortak yazarlarından iklim bilimci Dr. Taimoor Sohail, yavaşlamanın 'kötü bir döngüye' yol açabileceğini, bu döngüde daha fazla sıcak suyun Antarktika’ya ulaşarak buz erimesini hızlandıracağını ve akıntıyı daha da zayıflatacağını belirtti. Okyanus akıntısının istilacı türlerin kırılgan kıtaya ulaşmasını engellemeye yardımcı olduğunu ya da bu türleri yeniden dağıttığını ifade eden Sohail, bu yüzden yaşanabileceklerin aynı zamanda ekosistemleri ve besin ağlarını da bozabileceğine dikkat çekti. Sohail, “Küresel ısınmayı sınırlamaya yönelik yoğun çabalar, Antarktika buzlarının erimesini sınırlayacak ve öngörülen yavaşlamayı engelleyecektir,” dedi.

Başka yeni bir analiz ise, iklimi ısıtan karbon emisyonlarının yarısının yalnızca 36 şirket tarafından üretilen fosil yakıtlardan kaynaklandığını ortaya çıkardı.

Dünya üst üste sıcaklık rekorları kırarken, fosil yakıt şirketleri üretime ara vermeden devam ediyor. Araştırmacılar, 2023 verilerinin, fosil yakıt şirketlerinin küresel ısınmaya yaptıkları katkılardan sorumlu tutulması gerektiği görüşünü güçlendirdiğini söyledi. Her yıl yayınlanan raporun önceki versiyonları şirketlere ve yatırımcılara karşı açılan davalarda kullanılmıştı.

Raporda, Saudi Aramco, Coal India, ExxonMobil, Shell ve çok sayıda Çinli şirketin de aralarında bulunduğu 36 büyük fosil yakıt şirketinin, 2023’te 20 milyar tondan fazla karbondioksit emisyonundan sorumlu olan kömür, petrol ve gaz ürettiği ortaya çıktı.

Verilere göre, Saudi Aramco bir ülke olsaydı Çin, ABD ve Hindistan’dan sonra dünyayı en çok kirleten dördüncü ülke olurdu. ExxonMobil ise dünyanın dokuzuncu en büyük kirleticisi olan Almanya ile hemen hemen aynı miktarda emisyondan sorumlu.

Sıcaklık artışını uluslararası kabul görmüş hedef olan 1,5 derece ile sınırlandırma şansının yüksek olması için küresel emisyonların 2030’a kadar %45 azaltılması gerekiyor. Ancak emisyonlar hâlâ artıyor ve bu durum, gezegen genelinde can ve geçim kaynaklarını yok eden aşırı hava koşullarının sıklığını ve şiddetini güçlendiriyor.

Uluslararası Enerji Ajansı, 2021’den sonra başlatılan yeni fosil yakıt projelerinin 2050 net sıfır emisyon hedefi ile bağdaşmadığını duyurmuştu. Carbon Majors veri tabanındaki 169 şirketin çoğu, o zamanlar kayıtlara geçen en sıcak yıl olan 2023’te emisyonlarını artırdı.

2015 Paris Anlaşması imzalandığında Birleşmiş Milletler’in iklim şefi olan Christiana Figueres, “Bu şirketler, üretimi yavaşlatma planları olmaksızın dünyayı fosil yakıtlara bağımlı tutuyorlar. Bilim açık: Fosil yakıtlara daha fazla bağımlı olamayız. Bunun yerine, insanlar ve gezegen için işe yarayan, karbondan arındırılmış bir ekonomik sisteme doğru ilerlemeliyiz,” dedi.

Carbon Majors raporunu hazırlayan düşünce kuruluşu InfluenceMap’ten Emmett Connaire ise şunları söyledi, “Küresel iklim taahhütlerine rağmen, dünyanın en büyük fosil yakıt üreticilerinden oluşan küçük bir grup, üretimi ve emisyonları önemli ölçüde artırıyor. Araştırma, bu şirketlerin iklim krizi üzerindeki orantısız etkisini vurguluyor ve kurumsal sorumluluğu hayata geçirme çabalarını destekliyor.”

Saudi Aramco, Coal India, ExxonMobil, Chevron, Shell, TotalEnergies ve BP yorum taleplerine yanıt vermedi.

Carbon Majors raporu, 2023 yılında 169 büyük şirket tarafından üretilen kömür, petrol ve gazın yakılmasıyla ortaya çıkan emisyonları hesaplıyor. Veritabanı, aynı zamanda 2023’te %6,5 artan çimento üretiminden kaynaklanan emisyonları da içeriyor.

2023 yılında küresel emisyonların yarısından sorumlu olan 36 şirket arasında China Energy, İran Ulusal Petrol Şirketi, Rusya’dan Gazprom ve BAE’den Adnoc gibi devlete ait şirketler de yer alıyor.

36 şirket arasındaki 25 şirket devlete ait işletmelerin hakimiyetinde. Bunların 10’u ise dünyanın en büyük kirleticisi ülke olan Çin’den. 2023 yılındaki emisyonların %41’inden kömür, %32’sinden petrol, %23’ünden gaz ve %4’ünden çimento sorumluydu.

Carbon Majors veri seti, aynı zamanda 1854’ten 2023’e kadar olan tarihsel emisyonları da içeriyor. Buna göre, Sanayi Devrimi'nden bu yana fosil yakıtlardan kaynaklanan karbon emisyonlarının üçte ikisi yani 11’i artık mevcut olmayan 180 şirketten kaynaklanıyor.

Tüm bu raporlar yayınlanırken ve iklim krizini bir çok alanda yaşarken iklim krizini engelleme yolunda yapılan çabalara da balta vurulmaya devam ediyor hala. Arjantin Cumhurbaşkanı Javier Milei ve hükümeti Paris Anlaşması'ndan çekilmeyi ifade etmeye ve seçenek olarak tartışmaya başladı. Ancak bu seçeneğin hayata geçirilmesi durumunda ülkenin en önemli ticari ortaklıkları büyük zarar görebilir.

Ocak ayında ABD’nin Paris Anlaşması'ndan çekilmesinin ardından Arjantin hükümeti de Başkan Javier Milei liderliğinde, benzer bir adım atmayı masaya yatırıyor. Ancak uzmanlar, böyle bir adımın ülkenin bazı önemli ticari ortakları ile ilişkilerine zarar verebileceği uyarılarında bulunuyor.

Sağcı popülist lider Javier Milei, Fransız haber dergisi Le Point’e kısa süre önce verdiği demeçte, “Çevreci gündemi benimsemiyorum,” diyerek, Paris Anlaşması'ndan çekilmeyi düşündüğünü söyledi. Milei, bugüne kadar iklim değişikliği inkârı üzerine bir kampanya yürüttü. Büyük petrol ve gaz projelerini destekleyen Milei, çevre bakanlığının bütçesini neredeyse yarıya indirdi. Ayrıca geçen yıl da Bakü’deki COP29 iklim zirvesinden Arjantin’in müzakere ekibini çekti.

5 Şubat’ta, başkanın yorumlarının yayımlandığı gün, sözcüsü Manuel Adorni, gazetecilere Arjantin’in Paris Anlaşması'ndan çekilmeyi değerlendirdiğini ancak henüz herhangi bir karar alınmadığını ifade etti.

Javier Milei yönetimi, Donald Trump’ın ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekileceğini açıklamasından önce bile geçen yıl boyunca böyle bir adımın olası etkilerini değerlendiriyordu. Ancak uzmanlar bunun yapılmasının Çin ve Avrupa Birliği gibi yakın ticaret ortaklarıyla olan ilişkileri zedeleyebileceğine ve ülkeye gelen iklim finansmanı akışlarını engelleyebileceğine dikkat çekiyor.

Sıradaki haber ise ABD'nin altın standart olarak görülen IPCC bilimsel iklim panelinden geri çekilmesiyle ilgili. 

Birleşmiş Milletler'in büyük bir iklim değerlendirme toplantısı, Çin'de ABD'nin katılımı olmadan ilerliyor çünkü Başkan Donald Trump'ın yönetimi, ABD yetkililerinin katılımını engelledi ve bir sonraki uluslararası iklim değerlendirmesi için teknik destek sağlayan bir ekibi kapattı.

Geçen hafta, Trump yönetiminin NASA'nın baş bilim insanı Katherine Calvin'i, Pazartesi günü Çin'in Hangzhou şehrinde başlayan Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli yani kısa adı ile IPCC planlama toplantısına katılmaktan yasakladığına dair raporlar ortaya çıkmıştı. Nature, birkaç kaynağından, ABD Dış İşleri Bakanlığı heyetinin toplantıya katılmadığını ve bu toplantının, 2029 sonuna kadar tamamlanması beklenen panelin yedinci iklim değerlendirmesi için bir taslağın kabul edilmesiyle sona ereceğini doğruladı.

IPCC değerlendirmeleri, iklim değişikliğinin hızı ve etkileri hakkında hükümetlerin iklim politikalarını şekillendirmelerinde kullandığı altın standart bir kılavuzdur.

NASA, aynı zamanda bilim insanlarından oluşan bir ekibi, iklim değerlendirmesi çabalarına idari ve teknik destek sağlamak için finanse eden bir sözleşmeyi iptal ettiğini açıkladı. İptal kararı Washington Post tarafından bildirildi ve Nature tarafından bağımsız olarak doğrulandı. Bir NASA sözcüsü, bu adımın 'gereksiz danışmanlık sözleşmelerini ortadan kaldırma' talimatına dayandığını söyledi.

ABD heyetinin toplantıya katılmaması üzerine Çin İklim Merkezi direktörü Li Shuo, “Uluslararası toplum için kesinlikle bir kayıptır. ABD, IPCC sürecinde önemli bir rol oynamaktadır, finansal ve entelektüel destek sağlamaktadır,” dedi.

IPCC sözcüsü Andrej Mahecic, yalnızca organizasyonun teknik destek ekibinin durumu ile ilgili bir değişiklik hakkında resmi bir bildirim almadıklarını belirterek yorum yapmaktan kaçındı. Şu anda sürecin devam ettiğini söyledi.

NASA yetkilileri, Calvin'in Çin'deki toplantıya katılmayacağını doğruladı ancak röportaj yapma talebini reddetti. Beyaz Ev, Nature’ın sorularını Dış İşleri Bakanlığı'na yönlendirdi; oradaki yetkililer ise yorum yapmaktan kaçındı.

ABD, tarihsel olarak IPCC'ye önemli bilimsel ve finansal katkılarda bulunmuştur. ABD'li bilim insanları, değerlendirmeyi bilgilendiren araştırmalar yayınlar ve bu değerlendirmeye dahil edilen iklim simülasyonlarını yürütürler. Yedinci rapor için Calvin, üç IPCC çalışma grubundan birinin eş başkanıydı; onun grubu, emisyonları azaltmak ve küresel ısınmayı durdurmak için seçenekleri inceleyen bilimsel literatürü değerlendiriyordu.

ABD Çevre Koruma Ajansı'nın eski koordinatörlerinden biri olan Andy Miller, "Eğer yönetim Kate’i bu rolden çeker ise bu sadece onun için değil, ABD için de gerçek bir utanç olur ve Kate’in kalitesine sahip birini kaybetmek, IPCC için bir kayıp olur." diye yorum yaptı. 


Bu gelişmeler, küresel iklim mücadelesinde ciddi bir geriye gidişi işaret ediyor ve dünya liderlerinin sorumluluklarını yerine getirme noktasında büyük bir sınavdan geçtiklerini gösteriyor. Her ne kadar bazı ülkeler ve şirketler bu sorumluluktan kaçmaya çalışsa da, iklim krizi giderek daha fazla hissediliyor ve küresel dayanışma her zamankinden daha hayati. Şimdi, kararlılıkla ve birlikte hareket etme zamanı; aksi takdirde, bu kayıpların geri dönüşü çok zor olacak. Gelecek nesiller, atılacak bu adımları inanın dört gözle bekliyor.

Bu hafta sizin için seçtiğim şarkılar Dünya çapında tanınan ve kadınlardan oluşan dünya müziği ve dans topluluğu Libana’dan “Gaia Now” ve sonrasında da Red Hot Chili Peppers’dan "Black Summer"
 
Gelecek Cuma 14:00’te yine İklim Kuşağı Konuşuyor'da görüşene dek, kendinize, sevdiklerinize ve gezegenimize iyi bakın!